Bir direnişin olsun; Kayapo gibi…
Amazonların yerlileri, doğanın koruyucuları… Dünyayı daha yaşanabilir kılmak için yaşam savaşı veren bir kabile ve her türlü zorbalığa karşı gösterilen direniş ruhu… Onlar “Kayapo Kabilesi”nden başkası değil. Her ne kadar ilkel bir kabile olarak adlandırılsalar da, verdikleri savaşımı görünce asıl ilkel olanın bizler olduğunu gösterebilecek kadar çağdaş bir topluluk. Vücutlarını renk renk boyayan, tarım ile ilgilenen, renkli başlıklar yapan Kayapolar, artık motorlu botlara biniyor, televizyon izliyor ve hatta sosyal medyaya bile giriyorlar.
Gelin, Kayapo Kabilesi’nin yaşadığı topraklara, Brezilya’ya gidelim, onların hayatına ve mücadele ruhuna az da olsa temas edelim.
Dünya onları Brezilya’nın Amazon bölgesindeki baraj karşıtı mücadeleleriyle tanıdı. Onlar, Xingu (Şingû) Nehri boyunca patika yollarla birbirine irtibatlı kırk dört ayrı köyde yaşayan Brezilyalı yerliler. Kayapolar, kendilerine “büyük suyun insanları” manasına gelen “Mebengokre” diyorlar. Fakat onların “Büyük Su” kavramının kökten değiştiğini söyleyebiliriz. Öyle ki, Xingu Nehri üzerinde inşa edilen Belo Monte Dam sebebiyle ormanının neredeyse yarısını sular işgal etti. Dolayısıyla Kayapo kabilesinden öte birçok canlı türü ve bitki de bundan ciddi oranda etkilenmiş durumda.
Amazonların yerlileri olan Kayapo kabilesi, yüzyıllar boyunca modern insanla, modernizmin maşalarıyla, avcılarla, tuzaklarla devamlı surette mücadele etti. 2000’li yıllarda olmasa da 1989 yılında bir baraj inşasına bile engel olmayı başardılar.Nüfusları 1.300 civarına kadar düşen kabilenin son zamanlarda 10.000 kişiye ulaştığı tahmin ediliyor. Bunlardan da öte asıl mesele Amazonların yerlilerinin hayatta kalıp kalamayacağı değil. Zaten kendileri de bunu pek umursamıyor. Önemli olan kültürlerinin bozulmadan devam edip etmeyeceği konusunda…
Yaşam olmazsa, bir kültürden bahsetmek de mümkün değildir. Kültür, ancak yaşam devam ederse bir anlam kazanır. Bir ekin varsa ancak yaşamdan bahsedilebilir. Öyle ki, Brezilya’nın Amazon ormanlarında yaşayan Kayapo kabilesinin şefi Raoni Metuktire, yazdığı bir mektupta ‘beyaz adam’a bakın nasıl sesleniyor ve neler haykırıyor:“Amazonların yerli liderleri ve halkları, yıllardır ormanlarımıza çok fazla zarar veren kardeşlerimiz olan sizleri ikaz ediyor. Eğer bu şekilde devam ederse yaptıklarınız tüm dünyayı değiştirecek ve evimizi yıkacak. Sadece bizim değil, sonrasında sizin evinizi de yok edecek…”
Kayapo kabilesi, vermiş olduğu bu savaşımlarla dünyaya çok şey öğretmeliydi. Ancak bizler ders almaktan öte bildiğimizi ve ezberimizi yaşıyoruz. Sürdürülebilir bir hayat için hayat tarzımızı değiştirmek zorundayız. Bizler, evrenin kaybolmaya doğru giden ve yolunu kaybetmek üzere olan bir topluluğuz. Yüzyıllardır aldığımız yol, sadece yıkımın ve ölümün yolu oldu. Yaşamak için dünyaya, ağaçlara, bitkilere, hayvanlara, nehirlere ve hatta dünyanın kendisine saygı duymayı bilmedik. Bunun için çaba da sarf etmedik. Bütün bu ifade ettiklerimizin kendince bir düzeni var. Ve bunlarolmazsa dünyamız bitişin eşiğine gelir, yağmurlar durur ve yiyecek bitkiler yok olur. Neticede hepimiz bu havayı soluyor ve aynı suyu içiyoruz. Bu evrende yaşıyoruz. Dünyamızı korumamız asli görevlerimizden biri olmalı. Aksi halde öngörülemez doğa olaylarıyla karşı karşıya kalır ve tabiatın ne denli kötü bir gidişatla değiştiğini acımasız bir şekilde tecrübe ederiz. Şu an Kayapo kabilesinin ve belki de tüm yerli toplulukların hissettiği bu korkuyu biz de hissedebiliriz. Bu dert sadece Kayapo kabilesinin değil, bizlerin de derdi olmalı.
Yazımız bitmiş olabilir ama gelin bu yazıdan sonra bir amacımız olsun; dünyamız için.
Bir davamız olsun gezegenimiz için.
Bir amacımız olsun yeşil ve daha sürdürülebilir bir dünyaya doğru.
Ve bir direnişimiz olsun ‘Kayapo Kabilesi’ gibi…