Mariana Çukuru’na Dal, Hayatına Anlam Kat…
Diplerde gezmek bazen kafayı rahatlatır. Her şeyden ve herkesten uzak olmak ille de zirvelere çıkıp göğe yakın olmak değildir. Çukurlarda ve diplerde olmak da insanı mutlu edebilir. Çünkü diplerdeki o sessizlik insanı başka yerlere çeker. Karanlığı tararken siz, bir müddet sonra gözleriniz, ardında rengârenk ibrişimler bırakmaya başlar. Tıpkı ‘Mariana Çukuru’nda olduğu gibi…
Bu yazımızda sizlere Mariana Çukuru’ndan bahsetmek istiyoruz. Hem gizemi, hem de sırlarıyla ilginizi çekeceğini düşünüyoruz.
Mariana Çukuru, diğer adıyla Challenger Çukuru; dünya üzerinde bilinen en derin noktayı ifade eder bizlere. Büyük Okyanus’ta yer alan Mariana Çukuru, Japonya ve Endonezya arasında yer almaktadır. İki ülkeye de aşağı yukarı eşit mesafede konumlandığı söylenebilir. Bu çukurun en derin noktası yaklaşık 10.994 metredir. Uzunluğu 2.542 kilometre, genişliğiyse69 metre olarak ölçülmüştür. Öyle ki Everest Dağını ters çevirip başını bu çukura denk getirebilseydik, yüzeye yaklaşık iki kilometrelik bir mesafe kalırdı. Sanırız az çok zihninizde bir şeyler oluşmuştur.
Bu çukur nasıl oluştu diyorsanız, hemen merakınızı giderelim. Mariana Çukuru, Pasifik Plaka ile Mariana Plakası’nın çarpışması neticesi ortaya çıkmış bir çukurdur ve iki plaka sınırında yer almaktadır.
Derinliğini daha iyi anlayabilmek adına şu örneği verelim. Mariana Çukuru’nun içine bir kilogramlık bir cisim atarsanız, dibe ulaşması yaklaşık olarak bir saat sürecektir. Bu arada, çukurun dip noktasındaki basınç, yeryüzündeki basınca göre yaklaşık bin kat daha fazladır. Yani şu çukura tüple dalıp bir bakayım diyorsanız, sizinle tanıştığımıza memnun olduk. Ama yok o kadar meraklı değilim diyorsanız, bir ihtimal daha var; kafanız patlamadan bu basınca dayanabilirseniz, epeyce küçük bir kafayla dolaşabilirdiniz. Siz en iyisi merakınızı yazımızla giderin. Bu daha sağlıklı ve keyifli…
Tabii o çukura inemiyorsunuz diye hayat da yok değil. Mariana Çukuru’nda ciddi oranda ve farklı şekillerde hayat belirtileri mevcuttur. Yapılan araştırmalar, aşırı basınçlı ve soğuk ortamlarda yaşayabilen birçok mikroorganizma, balık ve yengeç türünü belirlemişlerdir. Buradaki hayat kaynağının temel dayanağı ise, 300 dereceye ulaşan volkanik püskürmeler ve buradan çıkan sülfürü metabolize edebilen bakterilerdir. Böylesi derinlikte hayat süren balık türlerinin hayatları da çukurun derinliğiyle doğru orantılıdır. Buradaki canlıların yüzlerce yıl yaşadığı bilinmektedir. Çukurun bir başka önemi ise, buradaki canlıların çok eski tarih öncesi dönemlerden bu yana aynı kaldığıdır.
Mariana Çukuru’na inebilmeyi başaran ilk insanlar; İsviçreli bilim insanı Jacques Piccard ile Amerika Birleşik Devletleri Donanması'ndan Teğmen Donald Walsh’tır. Bu ikili 23 Ocak 1960 tarihinde, tarihe geçmeyi başarmışlardır. Derin noktaya iniş, tamı tamına 3 saat 15 dakika sürmüş, burada 20 dakikalık bir sürenin ardından tekrar yüzeye çıkılmasıyla toplamda 5 saatlik bir sürede dalış ve yüzeye çıkış tamamlanmıştır.
Öte yandan, teknolojinin de gelişmesine paralel olarak tarihler 25 Mart 2012’yi gösterdiğinde, Kanadalı yönetmen James Cameron –ki onu Titanic filminden de biliyoruz- “Dikey Torpil” (Deepsea Challenger) adlı özel denizaltısıyla Mariana Çukuru’na tek başına inmiştir. 156 dakikada dünyanın tabanına inen, 3 saat incelemelerde bulunan Cameron, 70 dakikada yüzeye çıkmayı başarmıştır.
Tarihler 13 Mayıs 2019'u gösterdiğinde ise Amerikalı deniz altı kâşifi Victor Vescovo, Mariana Çukuru’na dalmış ve dipteki yüksek basınca dayanacak şekilde üretilen dalış aracıyla 10 bin 927 metre derine inmiştir.Çukurun dibinde 4 saat kalan Vescovo, incelemeleri esnasında deniz canlılarıyla renkli kayalık yapıların yanı sıra plastik poşet ve şeker ambalajları da bulmuştur. Yani biz insanoğlu dünyanın en dibini dahî çöplük haline getirebilmeyi başarabilmiş nadide varlıklarız!
Olsun, Mariana Çukuru bütün gizemi ve güzelliğiyle bizleri bekliyor. Dedik ya, ardında rengârenk izler bırakan, karanlığı renkleriyle tarayan, sizi içine sevgiyle çeken bu çukura kim dalmak istemez ki?