Morpheus! Düşümde Seni Gördüm…
Düşlere dalmanın, sadece rüya görmekten ibaret olduğunu sanıyorsanız, yanılabilirsiniz. Rüya, bilincinizin size hükmetmesidir diyebiliriz. Oysa düş, bir lucid dream etkisiyle var olabilir. İşte burada düşlerin baskın etkisi ortaya çıkıyor. Yani rüyanızda düşünüze hükmetmenizden bahsediyoruz. Bir tercih. Hem de bilinçli bir tercih söz konusu. Gerçekle gerçek dışının arasında bir yerlerde. Tam da istediğimiz gibi…
Peki, bu nasıl mümkün olabilir?
Gelin sizlere mitolojiden bir örnekle Morpheus’un düş etkisinden bahsedelim.
Bu arada, Morpheus dediğimizde aklınıza ilk olarak Matrix filminin gelmesi çok doğal. Zaten filmin ana karakteri olan Morpheus da, düşlere hükmetmiyor muydu? İşte tam olarak bundan bahsediyoruz.
Morpheus,Yunan mitolojisinde düşler tanrısına verilen isimdir. Morfin kelimesinin de Morpheus kökünden geldiğini biliyoruz. Mitolojiye dönecek olursak; Morpheus’un babası çok yakından bildiğimiz birisidir ve adı Hypnos’dur. Annesinin kim olduğuna gelirsek; kimine göre gece tanrıçası Nyx, kimi göreyse rahatlamanın ve dinlenmenin tanrıçası Pasithea’dır. Şaşırmayacağınızı biliyoruz, çünkü insanların rüyalarına girebilme, onlara rüyalarında görünebilme yetisine sahip bir karakterdir.
Ve Morpheus’un aklında hep rüyalar vardır.Şaşırdık mı? Elbette hayır. Rüyalardaki insan unsuruna odaklandığından hep bir düşün peşindedir. Ama kimlerin düşünün peşinde? Tabii ki kralların ve kahramanların… Onların rüyasından sorumlu tek kişi Morpheus’tur.Bu arada, Morpheus’un kardeşi Phobetor, fobi; yani kâbus, Phantasos ise, fantezi kavramından esinlenerek fantastik rüyaların gördürülmesine sebeptir.
Diğer yandan, morfin; eski adıyla morphium, adını Morpheus’tan ve onun rüya görmeye neden olan kuvvetinden almaktadır.
Rüyalara dalmakoyun oynamak gibidir bazen. Zamandan ve mekândan kopuk ayrı bir evrende,gerçek ile hayalin bir arada olduğu ama tam olarak ne olduğu bilinmeyen bir noktada asılı kalmak.Tam olarak bu… Günlük yaşantının vermiş olduğu acılardan ancak Morpheus’un açtığı kapıdan girerek bir nebze de olsa rahatlanabilir.
Kendini gerçekleştirmek isteyenlerin en büyük tutamacı rüyalardır. Düşler sayesinde bir insanın üretkenliğinin artması ve aklınızda kalan bazı noktaların gerçek düzlemde hayat bulması bundan ileri gelmektedir. Sanatkârların çoğu düş ile gerçek arasında kalan bir evren kurgularlar. Ve bu evrenden ortaya çıkan dünyayı bizlere sunarlar. İşte, bir nebze de olsa sanat kavramı, düşlerle bir şekilde irtibatlıdır. Bazen uyumak, hayat bulmaktır. Hayatın kendisine anlam katmak için düşlerinizle vakit geçirin.
Hem ne diyordu ünlü şair Charles Baudelaire: “Uyumayı istiyorum, bir hayat sürmekten çok uyumayı. Bir ölüm kadar karanlık ve yumuşak bir uykuda…”