Farklı tasarımlar ile evinizde kendinizi yansıtın...
Okyanusun Derinliklerinde Kaybolmaya Hazır Mısınız?

Okyanusun Derinliklerinde Kaybolmaya Hazır Mısınız?

Okyanus… Adı üstünde, geniş ve uçsuz bucaksız bir denizden bahsediyoruz. Derinliği ise herkesin bilincini yitirmesine yetecek kadar dipsiz. Hani bizim o bildiğimiz, arada baktığımızda ortasında adacıkları görebildiğimiz bir denizden söz etmiyoruz. Gelin bu yazımızda sizlerle “Deep in Ocean” ile okyanusun derinliklerine dalalım ve o esrarengiz mavilikte bir an bile olsa kaybolalım.

Okyanuslara dair bilgileri öğrendiğinizde kendinizi daha da küçük hissedebilirsiniz. Okyanuslar, dünya gezegeninin yüzde 70’ini kaplamaktadırve ortalama okyanus derinliği ise 3.7 kilometredir.Her ne kadar son sınır olarak gökyüzünü gösterseler de asıl keşfedilmeyibekleyen yerler okyanuslardır. Yapılan çalışmalar neticesinde okyanus tabanının yüzde 95’i henüz keşfedilmemiş durumda. Hatta öyle ki uzay, ay ve Mars’ın yüzeyine dair bilgilerimiz okyanuslardan daha fazla durumda…

Dünyamızda; Pasifik, Atlantik, Hint, Güney ve Arktik Okyanusu olmak üzere toplamda beş okyanus bulunuyor. Pasifik Okyanusu’nun batısındaki Mariana Çukuru ise 10 bin 994 metreyle dünya denizlerinin en derin noktasıdır. Yapılan araştırmalara göre, Mariana Çukuru’nda derinliğin 11 bin 34 metreyi bulduğu da ifade edilmektedir. Dünya denizlerinin diğer derin noktaları ise; Atlantik’teki Puerto Rico çukuru ile Hint Okyanusu’ndaki Java çukuru ve Kuzey Buz Denizi’ndeki Arktik havuzudur.

Okyanusun derinlikleri öyle sandığımız gibi aydınlık değildir. Işık, yüzeyden sadeceiki yüz metre kadar derinliğe ulaşabiliyor. Okyanusların iki yüz metreden sonraki derinliklerdeyse tam manasıyla karanlık hâkimdir. Ve tabii ki daha önce hiç duymadığınız sesler de size eşlik edecektir.

Okyanusun bazı yerlerinde boyları 40 metreye varan denizanaları yaşıyor.Köpek balıkları, sofralık balıklar, yemediğimiz derin deniz canlıları, dev kalamarlar, şeffaf karidesler, balinalar, yunuslar ve daha fazlası bu uçsuz bucaksız maviliklerde hayat sürmektedirler. Bunlardan en meşhurları ise; Dev Pasifik Ahtapotu, Japon Örümcek Yengeçleri, Kürek Balıkları, Saçlı Denizanası, Balina Köpek Balıkları ve Mavi Balinadır. Buradaki hayvan dostlarımızın pek uslu olduğunu da söyleyemeyiz. Mesela bazı köpek balıkları deniz diplerindeki telefon, internetve elektrik kablolarını ısırmayı çok severler. Bundan dolayı vaktiyle ciddi sıkıntılar yaşanmıştır. Kaşalot (İspermeçet Balinası) ise iki saat nefes almadan iki bin metreye kadar dalabilir. Bilindiği üzere Kaşalot dünyanın en iri kafalı hayvanı olarak literatüre geçmiştir.

Okyanus sizi her haliyle kendine çağırıyor fakat yine de bu davete temkinle yaklaşmanızda yarar var. Örneğin, şöyle bir tüp takıp da okyanusa süzüleyim diyorsanız, hayal gücünüz için teşekkür ederiz. Çünkü sizi önemsiyoruz. Bu yüzden okyanusun dip noktasındaki basıncın üzerinize elli tane uçak konması kadar etki edeceğini bilmenizi isteriz. Tabii teknolojik çeşitli deniz araçlarıyla bu mümkün ancak yine kısıtlı olanaklarla bunu yapabilirsiniz. Onun için anahtar kelimemizi “Deep in Ocean” olarak belirledik. Bu kelimeyi fısıldamanız size fazlasıyla okyanus deneyimi yaşatacaktır.

Diğer yandan UNESCO’ya göre okyanusun diplerinde üç milyona yakın batık gemi bulunuyor.Batıklarda hazineler bulunduğunu da söylemeden geçmeyelim. Bu hazinelerin toplam değeri de 60 milyar dolar civarında…

Okyanuslarda bulunan esrarengiz başka bir şey de, Avustralya’nın doğusunda yer aldığı keşfedilen dev bir kara parçası. Burası sular altında kalsa da “Zealandia” adında yeni bir kıtanınhabercisi olabilir.

Sağlığımız ve geleceğimiz için de okyanusların ciddi bir işlevi vardır. Aldığımız oksijenin yaklaşık yüzde 70’ini bu mavilikler oluşturmaktadır. Diğer yandan okyanuslardaki gel-git ve dalgaları enerjiye dönüştürebilseydik, bütün dünyada üretilen enerjinin beş katından daha fazla bir enerjiyi “çevre dostu” bir biçimde üretebilirdik. Neden olmasın?

Ancak öte yandan insanların meydana getirdiği kirlilik sebebiyle okyanuslardaki PH oranı hızla aşağıya doğru seyretmektedir.Yapılan araştırmalar da 1751 yılından bu yana, okyanusların yüzde 30 daha fazla asidik hale geldiğini ortaya koymaktadır.

İşte bu yüzden okyanusların bize değil, bizlerin okyanuslara ihtiyacı var. Bunun için de anahtar kelimemiz “Deep in Ocean” demiştik.

Öyleyse “Deep in Ocean” ile okyanusun derinliklerinde kaybolmaya hazır mısınız?