![Platon’dan Platonik Aşka…](/media/blog/3760d99566bb0e0/9360d9c893b5ba8.png)
Platon’dan Platonik Aşka…
“Platonik aşk” denilince aklımıza ne geliyor? Habersiz aşk, tek taraflı duyulan bir sevgi yoğunluğu… Hem de sorgusuz sualsiz. Bir kişinin, ondan haberi olmadan, karşısındaki kişiden bir beklentiye girmeden duyulan saf sevgini adıdır. Bütün beklentilerden arındırılmış, salt sevgiliye duyulan bir aşktır, platonik aşk…
Peki, Platon bu işin neresinde? Oraya da geleceğiz. Ancak gelin biraz kelimenin kökenine değinelim.
Platonik aşkın günümüzdeki karşılığı “sorgulanmayan aşk”manasında kullanılmaktadır.
Platonik aşk, tasavvufta dahî yer bulmuştur. Buna, müşahhastan mücerrete, yani somuttan soyuta ulaşma denir. Hatta klasik divan şiirlerinde de çokça işlenen bir konu olmuştur.
Platonik aşk, aslında; “karşılıksız”, “imkânsız aşk”gibi algılansa da bu böyle değildir. İşte, Yunan filozof Platonburada devreye giriyor. Bu tanım, Platon'un “Devlet” adlı eserinden türemiş bir deyimdir. Platon, devleti hep üstün tutmuş, idealler üzerine konumlandırmıştır. Bu eserde Platon, olamayacak kadar ideal bir devlet tarifi yapmıştır.Öyle ki devlet, sadece ve sadece vatandaşlarının çıkarları için var olmalıdır. Bu konuda savlarını ve ideallerini öylesine ileriye götürmüştür ki, devleti yönetenlerin filozof olması gerektiğini dile getirmiştir. Tabii gerçekleşmesi mümkün olmayan bir durum… Ama yine de düşüncesi ve hayal etmesi güzel, değil mi? İşte bu durum gerçekleşse “ne kadar da güzel olur” denilen, tek taraflı düşünülen ve düşüncelere tercüman olan bir deyim olmuştur "Platonik" kelimesi… Yani, aslolan “ideal aşk”tır, olması düşünülen ve olması gereken…
Gerçek aşka fiziksel değil, ruhsal bir yolla erişilebileceğini düşünecek olursak,Platon’un da felsefî önermesi, ideal olana duyulanı, yani “platonik aşkı” ifade etmektedir.
Bu arada, Platon’un “Symposion”, yani“Şölen” adlı diyalog eserinde şu satırlara rastlıyoruz:
“Dış görünüş güzelliğinden çok, zihnin güzelliği daha yücedir. Yani eğer yüce bir ruh ama çok az güzellik sahibi birisi gelirse, onu sevecektir ve gençleri geliştirebilecek fikirleri meydana getirecektir. Ta ki kurum ve kanunlardaki güzelliği görüp oluşturana ve ailedeki güzelliği anlayana kadar… Daha sonra kişisel güzelliğin önemsiz olduğuanlaşılacaktır...”
Rus Yazar Lev Tolstoy’un AnnaKarenina romanında da şu cümle manidardır: “Platonik aşkı bilmeyenler, trajediden konuşamazlar. Trajedi platonik aşka özgüdür…”
Alın size Antik Yunan’ın tragedyalarına bir dönüş… Tek bir cümlede… Öyle değil mi?
Sözün özü; somuttan soyuta yönelen platonik aşk, ruha ve dolayısıyla akla ilham verir. Ruh ve aklın ideal hâlidir platonik aşk…